Nasreddin Hoca’nın yaşadığı köyde günlerden bir gün yangın çıkmış. Ahşaptan yapılmış evler alev alıyor ve alevler yandaki eve sıçrıyor bu şekilde köyde çok sayıda ev artık kullanılmaz hale geliyormuş. Evleri yanan halk ise yangını söndürmeye çalışmak yerine kaçıyorlarmış. Bu durumu gören Nasreddin Hoca çok sinirlenmiş. Evinden bir kova su doldurmuş ve yangın yerine doğru ilerlemiş.
Hocayı elinde bir kova su ile gören köylüler gülmeye başlamışlar. “Hoca hoca köy yanıyor senin elindeki bir kova su hiç yangını söndürür mü?” demişler. Nasreddin Hoca şöyle bir bakmış ve: “Hadi ben bir kova su alıp geldim peki siz ne yapıyorsunuz? Öyle durmuş yangını izliyorsunuz. Herkes bir kova su getirse yüzlerce kova yapar ve yangın söner.” demiş.
Hocanın bu sözleri üzerine köylü halk kendinden utanmış ve herkes artık yangını izlemek yerine söndürmek için çaba göstermeye başlamış. Evi uzak olanlar kovayla su getirirken yakın olanlar ise hortumu takarak alevlere su sıkıyormuş. Su getiremeyen de elindeki küreklerle alevlerin üzerine toprak atıyormuş.
Nasreddin Hoca’nın getirdiği bir kova su adeta şelaleye dönüşmüş. Köylüler gayrete gelmiş ve saatlerdir süren yangın kısa bir sürede kontrol altına alınmış. Artık diğer evlere sıçramamış ve yanan evler de söndürülmüş. Evleri yanmaktan kurtulan kişiler Nasreddin Hoca’nın yanına gelmiş ve teşekkür etmişler. “Hocam dile bizden ne istersen sayende evlerimiz kurtuldu.” demişler. Nasreddin Hoca da: “Allah’tan size akıl vermesini diliyorum başka ne dileyim bundan sonra bir sorunla karşılaştığınızda durup beklemeyin. Bir kova su ne yapar diye düşünmeyin ve başkalarının sorunlarının çözümüne katkı sağlayın bana yeter.” demiş. O günden sonra da köyde oluşan sorunları köylüler el birliği ile çözmüşler.