Rengarenk çiçek bahçesinin birinde toprağın altında uyuyan sevimli mi sevimli bir papatya tohumu varmış. Günün birinde tıpkı diğer arkadaşları gibi büyüyüp toprak üzerine çıkmayı beklermiş. Bunun için zamanı olduğunu biliyormuş. Ancak yine de daha önce zamanı gelip büyüyen arkadaşlarını kıskandığı için erkenden toprak üzerine çıkmaya karar vermiş.
Yeşil yapraklarını toprak altında zorlayarak yukarı doğru çıkarmaya çalıştığında kendisini ısıtan bir ışığın ona doğru baktığını fark etmiş. Bu ışık tüm çiçekleri ve diğer bitkileri besleyen güneşin ta kendisiymiş. Güneş ışığını sevdiği için olduğu yerde kalmaya karar vermiş ve büyümeyi beklemiş.
Ancak her ne kadar güneş ışığı kendisini terk etmese de bir türlü büyümediğini ve hatta gün geçtikçe kendisini yorgun hissettiğini anlamış. Daha önce toprak üzerine çıkan çiçek arkadaşlarına dönüp: “Arkadaşlar, büyümek için dışarı çıktım ama kendimi çok yorgun hissediyorum.” demiş. Arkadaşları da ona mutlaka güneş ışığının yanında su içmesi gerektiğini söylemiş.
Büyüdüğü yerin hemen yanında olan sulu kısma yapraklarını batırmış ve ferahladığını görmüş. Artık küçük papatyanın hem suyu hem de güneş ışığı varmış. Çok geçmeden yaprakları capcanlı bir yeşil olmuş ve yapraklarının ucunda küçük tomurcuklar belirmiş. Yakında tıpkı diğer çiçek arkadaşları gibi güzel bir çiçek olacağını anlamış.
Zaman geçtikçe güneş ışığı ve su sayesinde kendisini daha iyi hisseden küçük papatya, bir sabah uyandığında yapraklarının ucunda sarı ve beyaz yapraklı çiçeklerin olduğunu görmüş. Etrafındaki arkadaşları ise ona bakıp: “Herkes papatyaya baksın, çok güzel çiçek olmamış mı!” diye tepki gösteriyormuş. O an sevimli papatya kendi kendine bakıp, “büyümek için gerekli olan her şeyi yapıp beklemek yeterliymiş.” diye düşünüp çok mutlu olmuş.