Çok eski zamanlarda ormanlar içindeki güzel bir köyde, kalbi temiz ve hayvanları çok seven bir prenses yaşarmış. Bu prenses birçok farklı hayvan beslermiş. Köpekleri, kedileri, kuşları ve balıkları olan prenses onlara çok iyi bakarmış. Onları kendi eliyle beslermiş. Onları sürekli severmiş. Çocuklara hayvanları sevmenin ne kadar önemli olduğunu anlatırmış. Sürekli olarak hayvan sevgisini öğretirmiş.
Prenses bir gün ormanda yürürken bir kaplumbağa ile karşılaşmış. Kaplumbağa oldukça hastaymış. Zor yürüyormuş. Önce durmuş ve kaplumbağanın hareketlerini izlemiş. Uzun bir süre onu izledikten sonra hasta olduğunu anlamış. Prenses hayvanı alarak evine götürmüş. Kaplumbağanın ayağında yara varmış. Onu kendi eliyle tedavi etmiş. Bir sürü evinde beslemiş. Kaplumbağa ile oldukça güzel bir arkadaşlık kurmuş. Kaplumbağa, prensese çok ama çok alışmış. Prensesin kendisini iyileştirmesini hiç unutmamış. Fakat artık vakit gelmiş ve kaplumbağa iyileşmiş. Prenses onu daha fazla evde tutmak istememiş. Bir an önce özgürlüğüne kavuşması için onu ormana bırakmış.
Prenses bir gün yine ormanda yürüyüş yaparken aynı kaplumbağa ile karşılaşmış. Kaplumbağa yine yaralanmış. Prenses oldukça üzülmüş. Yine bir süre izlemiş ve tam olarak emin olduktan sonra kaplumbağayı tekrar evine almış. Evde ona yine tedavi uygulamış. Kaplumbağa iyileşmiş ve yine sıra ormana bırakmaya gelmiş.
Kaplumbağa bu iyiliğini hiç unutmamış. Artık ormanda değil prensesin evinin önünde karşılaşmaya başlamışlar. Kaplumbağa belirli aralıklarla prensesin evini ziyaret ediyormuş. Prenses kaplumbağayı evine geldiği zamanlar beslemiş. Bu böyle devam etmiş. Prenses ve kaplumbağa birbirlerinin özgürlüğünü kısıtlamadan güzel bir arkadaşlık edinmiş. Prenses hayvanlara olan sevgisini bir kez daha ortaya koymuş. Bunu arkadaşlarına ve çocuklarına anlatmış ve hepsine hayvanları sevmelerini ve onlara her zaman yardım etmelerini tavsiye etmiş.