Kadılık yapan Nasreddin Hoca verdiği adil kararlar ile tüm halkın saygısını kazanmaya devam ediyormuş. Lakin günlerden bir gün hocanın önüne bir dava gelmiş ki ne yapacağını bilememiş. Hoca makamında otururken birbiri ile kavga eden iki komşu divana gelmiş. Hoca: “Anlatın bakim, neymiş sorununuz?” demiş.
Adamlardan biri başlamış anlatmaya: “Hocam, benim bir tarlam var ve bu yıl da arpa ektim mahsul de çok iyiydi.” demiş. Hoca “Eee ne var bunda, Allah mahsulünün bereketini artırsın.” demiş. Adam sözlerine devam etmiş: “Hocam iyi diyorsun da benim mahsulü bunun koyunları yedi. Tarlada satılacak arpa kalmadı. Arpalarımı bunun koyunlar yediğine göre koyunları da artık benim olmalı.” deyince Nasreddin Hoca adama: “Haklısın” demiş. Hemen diğer adam itiraz etmiş: “Olur mu hiç öyle hocam iki tutam arpa yediler diye ben sürümü neden ona verecekmişim ki tarlasının çevresine çit yapsaydı koyunlarım da içeri giremeseydi.” deyince Nasreddin Hoca: “Sen de haklısın.” demiş.
Bu sözler üzerine iki adam birden itiraz etmişler ve “İkimizin birden haklı olması mümkün değil sen hüküm vereceksin ve aramızdaki anlaşmazlığı çözeceksin.” demişler. Nasreddin Hoca şöyle bir düşünmüş, sakalını sıvazlamış ve kararını vermiş. “Şimdi beni iyi dinleyin, sen hemen gidip tarlanın etrafını dikenli tel ile çevireceksin ve bir daha da başkalarının koyunu tarlama girdi diye şikayete gelmeyeceksin.” demiş arpaları yenen adama. Daha sonra diğer adama dönmüş ve “Sen de koyunların iyi beslendi ve tüyleri de uzamıştır. Onların tüylerini kırkacak ve hepsini koyunlarının tarlasına girdiği adama vereceksin. Bir daha da koyunlarına sahip çıkacak ve kimsenin tarlasında otlanmalarına izin vermeyeceksin.” demiş. Nasreddin Hoca’nın verdiği bu karar her iki tarafı da memnun etmiş ve sorun böylece çözülmüş.