Keloğlan Hazine Peşinde Masalı

Bir zamanlar küçük bir köyde annesiyle mutlu mesut yaşayıp giden Keloğlan isminde bir delikanlı çocuk varmış. Keloğlan neşeli ve saf bir çocuk olarak bilinirmiş. Herkes onu tembel zannetse de aslında özünde o çok çalışkan bir çocukmuş. Bir gün köyün ileri gelenlerinden yaşlı bir adam köy meydanında bir hikaye anlatmış. Çok uzaklarda bulunan karanlık bir mağarada büyük bir hazinenin olduğunu söylemiş. Bu hazineyi yalnızca çok cesur, akıllı ve iyi kalpli kişi yerinden alabilirmiş.

Bu hikayeyi dinleyen Keloğlan hazineyi çıkarmak için çok heyecanlanmış. Hemen anasının yanına giderek duyduklarını onunla paylaşmış. ‘’Ben hem cesur hem akıllı hem de iyi kalpli birisiyim.’’ demiş annesine, annesi de oğluna katılmış tabi ama onun için de endişelenmiş.

Ertesi gün sabah gün doğarken yola koyulmuş bizim Keloğlan.  Günlerce uzun yollarda yürümüş, ormanları aşmış, dağları tırmanmış nihayet Karanlık Mağara’yı bulmuş. Mağara girişinde büyük bir taş bulunmaktaymış. Keloğlan bu taşı tek başına kaldıramayacağını anlamış. Bu taşı uzun bir dal yardımı ile kaldırmayı denemiş. Taş uzun gayretler sonucu mağara girişinden kaldırılmış.

Keloğlan mağaraya girdiğinde içinde altın ve mücevherler bulunan büyük bir sandık bulmuş. Sandığın üzerinde bir not varmış. ‘’Bu hazineyi yalnızca paylaşmayı bilen kişiler alabilir.’’ yazıyormuş sandığın üzerinde. Bunu gören Keloğlan köyüne dönerek herkese başından geçenleri anlatmış ve hep birlikte sandığı almaya gitmişler. Sandığın tılsımı paylaşmayı bilen kişiler tarafından çözülmüş ve herkes sandıktan payını alarak evine dönmüş.

Keloğlanın cesareti, azmi ve sadakati ile köy halkı zenginlik içerisinde yaşamışlar. Ömür boyu yetecek kadar paraya, altına ve güce sahip olan köy halkı Keloğlan’ın yaptığı bu iyiliği de hiçbir zaman unutmamış.

Yorum yapın