Küçük bir köyde yaşayan Ahmet etrafında çok sevilen bir çocukmuş. En sevdiği zamanlar kandil günleriymiş. Her kandil günü köyünde büyük bir heyecan yaşanır, insanlar camiye gider ve hep birlikte güzel dualar edermiş. Kandil günleri evlerde mis kokulu yemekler hazırlanır ve ev halkı hep birlikte yemek yermiş. Bu nedenle Ahmet bu özel günleri büyük bir heyecanla beklermiş.
Bir kandil akşamı Ahmet annesine yaklaşarak: “Anneciğim, kandil ne demek?’’ diye sormuş. Annesi yüzünde kocaman bir gülümseme ile Ahmet’e: ‘’Kandiller Allah’ı daha çok andığımız, dualar ettiğimiz ve ibadetler yaptığımız özel günlerdir.’’ diye cevap vermiş. Bu günlerde insanlar birbirlerine dua eder ve Allah’tan bağışlanma dilerler.” diye eklemiş.
O akşam Ahmet köyünde bulunan camiye gitmek için çok daha fazla heyecanlıymış. Annesi ikram etmek için kandil simidi hazırlamış. Simitleri bir torba içerisine koyan annesi Ahmet’e: ‘’Bunları cami çıkışı arkadaşlarına dağıt.’’ demiş. Büyük bir mutluluk içerisinde torbayı alan Ahmet doğruca caminin yolunu tutmuş.
Ahmet camiye geldiğinde caminin tüm ışıklarının açık olduğunu görmüş. Tüm cami büyük bir ihtişamla parlıyormuş. İnsanlar burada huzur içerisinde dualar ediyormuş. Ahmet de bu dualara katılmış.
Gece biterken herkes camiden büyük bir huzurla ayrılıyormuş. Ahmet, annesinin hazırladığı simitleri cami çıkışı tüm arkadaşlarına dağıtmış ve onları mutlu etmiş. Annesine çok mutlu olduğunu söyleyen Ahmet bu günden sonra dua etmeye ve insanları mutlu etmeye daha fazla önem vereceğini annesine söylemiş.
Küçük görünen iyiliklerin zaman içerisinde kocaman iyiliklere dönüşmesi bir simit ile başlayabilir. Bugün elindeki simidi paylaşan kişinin yarın elinde ne varsa insanları mutlu etmek için paylaşması çok daha kolay olacaktır. Unutmamak gerekir ki insanları sevindirmek en güçlü duadan bile etkilidir.