Bir zamanlar çok uzaklarda yaşayan ve insanlar tarafından halktan bilinen bir prenses varmış. Bu prenses aynı bir peri güzelliğine sahip olsa da yollardaki elmacılardan ayakkabıcılara kadar herkesle yakın arkadaşlık kurarmış. Tek başına patikalarda yürür ve asla insanlardan korkmazmış.
Babası çok iyi kalpli bir kralmış ve asla kızına kötü davranmazmış, bir tek kızı bizim güzel prenses Pearl’müş. Bir gün kral kötü bir hastalık geçirip vefat etmiş ve bunun üstüne Pearl üvey annesi ile yaşamaya başlamış. Ancak işler çok kötü gitmeye başlamış çünkü üvey annesi tahtı kendisi yönetmek istediğinden dolayı Pearl’e bir koca bulma derdindeymiş.
Üvey anne kendisi bir prens bulup bu prense her şeyi sanki berbatmış gibi anlatmış. Pearl dünyanın en kötü insanıymış gibi yorumlamış. Bu yüzden de prens daha görmeden Pearl’e düşman olmuş ve onunla evlenmeyi kesinlikle sadece mal mülkten dolayı kabul etmiş.
Prens evlilik için şatoya geldiğinde bile Pearl’e kötü kötü bakmaktaymış. Her ne kadar Pearl evlenmek istemese de üvey annesi sürekli onu zorluyormuş ve şu an onu koruyacak bir babası da olmadığından dolayı artık bir şeylere mecbur kalmış ve prens ile evlenmeye karar vermiş.
Prens ilk gün Pearl’e çok kötü davranmış ve Pearl tüm gece boyunca prensi sevmeyi denemek yerine ağlamayı tercih etmiş. Ne yapacağını bilmeyen güzel kız patikadaki tüm arkadaşlarına anlatmış ve onlardan aldığı bilgiler ile şatoya geri dönüp prens daha yeni uyanmışken onu gafil avlayıp tüm her şeyi gerçekliğiyle anlatmış. Üvey annesinin yıllardır ona yaptığı kötülüklerden ve onun kendi yetişme biçimlerinden bahsetmiş.
Prens duyduklarına inanamamış ve şok olmuş prensese sarılıp öpmeye başlamış ve onu asla bir daha üzmeyeceğine söz vermiş, kötü kalpli üvey anneyi de sınır dışı edip ikisi birlikte mutlu bir hayat yaşamışlar.