Osman henüz 6 yaşında küçük bir çocukmuş. Bu yıl ramazan ayı geldiğinde o da annesi ve babası gibi oruç tutmak istemiş. Annesine: “Bu gece beni de sahura kaldırabilir misin? Ben de sizler gibi oruç tutmak istiyorum.” demiş. Annesi bu duruma çok sevinmiş. Sahur vakti geldiğinde annesi Osman’ı uyandırmış ve hep birlikte güzel yemekler yiyerek oruçlarına niyet etmişler.
Sabah olduğunda Osman oruçlu olduğu için çok mutluymuş. Allah’ın emirlerini yerine getirmek onun için büyük bir gurur kaynağıymış. Oruçlu olduğu için sabah kahvaltı yapmadan okula gitmiş. Onun gibi pek çok arkadaşı da oruçluymuş. Bu durum oruç tutmayı kolaylaştırsa da öğlene doğru Osman acıkmaya başladığını hissetmiş. Açlığa ve susuzluğa Allah rızası için dayanmanın ne denli önemli olduğunu babası ile konuştuğunu hatırlamış.
Okul bitip eve gittiğinde iyice acıkan ve susayan Osman annesinin iftar için hazırladığı enfes yemeklerin kokusu eşliğinde uykuya dalmış. Uykusunda bir melek ona yaklaşarak: ‘’Çok acıktığını ve susadığını biliyoruz. Biraz daha sabredersen sana cennetten bir köşk verilecek.’’ demiş. Osman duyduklarına çok sevinmiş. Uykusundan uyanır uyanmaz annesine rüyasında gördüklerini anlatmış. Annesi ona oruç tutmanın faziletlerini anlatmış. Elbette oruç tutan kişi için cennete güzel köşkler bulunmaktadır demiş.
İftar vakti geldiğinde annesi ile birlikte sofrayı hazırlayan Osman ezanın okunması ile birlikte orucunu açmış. Orucunu açarken dualar etmiş. O gün zorlanmasına rağmen orucunu tamamladığı için çok mutluymuş.
Babası Osman’ın ilk orucunu ödüllendirmek için ona hep istediği bisiklet eldivenlerini almış. İftar sofrasında ona hediyesini vermiş. Osman bu duruma çok sevinmiş. Oruç tuttum ve dünyada istediğim hediyeyi aldım ahirette de bir köşk sahibi oldum diye geçirmiş içinden. O ramazan ayı boyunca tüm oruçlarda Osman’da anne ve babası ile birlikte Allah’a olan borcunu yerine getirmiş.